TÜRKİYE'DEN ALMANYA'YA GÖÇÜN MÜZİKAL KISA TARİHİ-IV

TÜRKİYE'DEN ALMANYA'YA GÖÇÜN MÜZİKAL KISA TARİHİ-IV

Almanya'ya gelen birinci kuşak göçmenler gerek içinden geldikleri toplumsal katmanların yapısı, gerekse bir gün mutlaka geri dönme umudu ile popüler müzik üretecek koşullara sahip olamadılar. İlk kez 1970'li yıllarda yerleşik, kök salmaya dönük ürünler vermeye başlayayan Türkiye kökenliler daha çok Türkiye'de üretilen müziği tekrar ederek ya da düğün ve halk müziğini yeniden işleyerek kendi seslerini aramaya başlarlar.

Öte yandan Türkiye'den Almanya'ya gelen politik müzisyenlerin Avrupa müziği ve kendi politik birikimleri ile oluşturdukları bir caz çizgisi de yeşermeye başlar. Bilhassa Özay Fecht, Sema, Tayfun gibi müzisyenler bu çizginin önemli aralıklarını oluştururlar. Kendisini daha çok sinemaya yönlendiren Özay Fecht'in aksine Sema daha çok Türk müziklerini Alman müzisyenlerle caz formunda işleyerek kendisini bugünlere taşıyan müziğini kurar. Berlin'de Alman müzisyenlerden kurulu Taksim Grubu ile yaptığı yaptığı albümlerde gayet zengin sesini üç albümle değerlendirir.

Almanya'da Türkiye kökenli popüler müzikten bahsedildiğinde sanıyorum Eurovizyon'dan ve Sürpriz grubunun 1999 Almanya'da yarattığı sürprizinden bahsetmeden olmaz. Almanya'nın her ne kadar göçmen kökenli bir başbakana henüz hazır olmadığı söylense de 1999 yılında ilk kez Eurovizyon Şarkı Yarışması'na Türkiye kökenli bir grubu göndermeye hazır olduğunu göstermişti.

Eurovisyon ön elemelerinde ikinci olan Sürpriz, birinci sırada ki Corinna May'ın diskalifiye olması nedeniyle Almanya'yı "Reise nach Jerusalem - Kudüs'e Seyahat"adlı parçayla İsrail'de temsil eder. Üstelik 1982'de Eurovizyon birincisi Nicol'ün ardından topladığı 140 puanla Almanya'yı Eurovizyon'da en iyi temsil eden gruplardan biri olarak da Alman pop müzik tarihinde mütevazi bir yer edinir.

Türkiyeli arabesk köklerini, Amerikalı siyahilerin kutsal Gospel müziği R&B ile harmanlayarak Almanya'ya özgü yeni bir alt kültürün müziğini R'n'Besk'i Almanya'ya ve bizlere ulaştıran Kölnlü Murat Ersen, nam-ı diğer "Muhabbet" yeni dönem popun, yeni seslerinden biri oldu. Üstelik, şarkılarını Almanca söylemesi, Alman soul müziğine kattığı oryantal renk ve gençlere yönelik yapıcı politik tutumuyla kendini çoğunluk toplumuna da kabul ettirdi. Ancak Muhabbet'in en önemsenmesi gereken özelliği sanıyorum doğulu ezgiler ya da söz mantığının Batılı gençlere de dinletebileceğini bir kez daha kanıtlamış olması.

Artık Almanya'da doğan, Avrupa'nın merkezi ülkelerinden birinde Almanya'da yaşayan ikinci ve üçüncü nesil içinde yetiştikleri kültürün müziğini de içselleştirmeye ve tanımaya başlarlar. Bunun ilk örneklerini veren Grup Kobra, doğulu kökleri ile rock müziği birleştirir ve Almanya'da ilk Orient Rock müziği üretir. Bundan sonra bir çok rock grubu yeşerir. Bunlar arasında başlangıçta bir punk grup olarak yükselen ama daha sonra rock müziğe rota çeviren "Ünlü" aynı zamanda Almanya'dan Türkiye'ye ihraç ettigimiz ilk gruplardan olur.

Taşkafalar, Quantensprung, Zivana, Kent Coda gibi gruplar ise bugünün önemli rock grupları olarak kendi dinleyicilerini oluşturuyorlar. 1980'lerin Berlinli önemli rock grubu Taşkafalar'ın etkisi eskisi kadar güçlü olmasa da hâlâ yaşayan iki albümlü bir rock grubu olarak müzik yapmayı sürdürüyorlar. Ancak yeni dönemin en önemli gruplarından saydığım Köln kökenli grup Kent Coda; Alman ve Türkler'den kurulu bir rock grubu olarak artık Türkçe rock müziğin Almanya'da yerleştiğini kanıtlayan önemli bir örnek.

Ama Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli gençlerın ürettiği en önemli iki ana müzik akımı şüphesiz rap ve hip hop oldu. Gerek gençlerin kendilerini özdeşleştirdikleri alt-kültür ya da ezilen kültür aidiyeti, gerekse ritm ve söz ağırlıklı rap ve hip hop müzik Almanya'da ikinci, üçüncü kuşağın sesi olur. Alman ve Türk kültürleri arasında kendisini ifade etmekte güçlük çeken bu kuşaklar için rap ve hip hop önemli kapı olur. Cartel, Erci-E, Kool Savaş, Karakan, Eko Fresh gibi rapçilerle başlayan akım kendi dilini oluşturur. Genellikle milliyetçi, cinsiyetçi, yüzeysel metinler ile kendilerine isim yaptılar. Ancak buna rağmen bugün Alman rap müzigi içerisinde tartışmasız bir yere sahipler.

Hip hop ise rap ile birlikte yükselen ve doğulu melodilerle uyum sorunu yaşamayan bir müzik olarak gençler arasında hızla yayılır. Bunların arasında özellikle hip hop kraliçesi Aziza A sadece Avrupa'da değil Türkiye'de de kendisine dinleyici kitlesi yaratır. Islamic Force, DJ Mahmut & Murat G, Sultan Tunç gibi bir çok genç Türkçe hip hop'u kurarak Almanya hip hopuna önemli katkılarda bulunur. Bunlar arasında özellikle Sultan Tunç, Türkiyeli köklerini en iyi işleyen hip hipçular arasında yeralır:

Son yılllarda Berlin İstanbul arasında bir tür kültür elçisi olan Aziza A kendi müziğinin köklerini Soul Drum'n Bass funky Oriental Arabesk House ile ilişkilendirir. Yani bir çok yerleşik için tam bir kültür kaosu Aziza A'da Nu'oriental çığlığa dönüşür.

Öte yandan Türkiye pop müzik endüstrisine de son yıllarda önemli katkılarda bulunur yeni nesil Almanya kökenli Türkler. Tarkan, Rafet El Roman, Tuğçe San gibi birçok genç Almanya'dan Türkiye'ye giderek Türkiye popunu besler ve önemli başarılara imza atar.

Ama yaklaşık 50 yıllık göç tarihimizin buraya özgü resimleri müziğin hemen hemen her alanında kendini gösterir. Hip hop, rap, caz, rock, klasik müzik, halk müziği... Hiç farketmiyor. Hepsi bir ünlü ata sözüne gelip dayanıyor: "İyi müzik kötü müzik yoktur, her sesin kendi türküsü vardır."

Ufuk Danışman, 12 Ağustos 2008; SON

Kaynaklar:

www.rockstanbul.de

Almanya'da Hayali Türkiye'nin Müziği; Martin Greve /
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları / Göç Çalışmaları Dizisi

Hiç yorum yok: